24 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimi, kısa süre yapılacak seçimlere ters şekilde uzun millet vekili aday adaylığı başvurusunu da beraberinde getirdi.
Seçim zamanı kısa, seçilme zamanı kısa, hedef büyük, kazanım ise maddi veya manevi daha büyük.
Seçimleri en yoğun şekilde yaşayan parti ise seçim kararını alan ve iktidarda olduğu için, teşkilat yapısı daha geniş olduğu için doğal olarak AK Parti oldu.
Bugün sona erecek olan milletvekilliği aday adaylığı sürecini (ben yazıyı yazdığım gün aday adaylığı başvuru süresi Çarşamba’ya kadar uzatıldı) Türkiye takip edebiliyoruz ama sadece İzmir’e baktığımızda da aday adaylığa ne kadar çok rağbet olduğunu görebiliyoruz.
Geçtiğimiz seçimleri hatırlıyorum da, aday adayı olacağını söyleyen çok olurdu ama istişareler, görüşmeler uzun sürdüğü için başvurular bu kadar yoğun olmazdı.
Zaman kısa, ödül büyük olunca, ‘Ben de Adayım’ diyen herkes, aday adaylığına başvuruda bulunma hakkını kullandı. Çünkü ne görüş alabilecek kadar vakti var, ne de niyetinin sonuçlarını görecek kadar.
Aday adaylarının ceplerinde çıkan parayı dikkate aldığımızda, partilerin bu kadar yoğun aday adaylarının olmasından dolayı seçim kasalarını doldurduğu kesin.
Ama bu kadar aday bolluğu tabi ki, iki sorunu da beraberinde getiriyor.
Birinci sorun aday adaylarından kimler aday gösterilecek ve bunun önce partiye sonra ülkeye kazanımı olacak mı?
İkinci sorun ise, bu kadar aday adayının bolluğunda aday gösterilmeyenlerin kırgınlık yaşayıp, bunu seçime yansıtmaları olur mu?
AK Parti’nin İzmir İl Başkanlığı’na giden biz gazeteciler hariç hemen hemen herkes milletvekili aday adayıyım diye başvuruda bulundu.
AK Parti’deki başvuruda bulunanları baktığımda aday adayının çokluğunun içinde bir başka durum daha dikkatimi çekti.
AK Parti İzmir eski İl Başkanı Bülent Delican’ın görevden istifası istenerek alınmasıyla başlayan ve birkaç ilçe hariç bütün ilçelerde yaşanan değişimin, milletvekilliği aday adaylığına adeta damga vurdu.
Görevlerinden olan ve yeniden AK Parti kadrolarında görev alamayacağını düşünen bütün herkes, millet vekili aday adayı olarak başvuruda bulundu.
Siyasette başarının tek, başarısızlığın ise iki türlü yansıması vardır.
Başarısızlığın birinci yansımasını millet yapar ve seçmeyerek görevden alır.
İkincisin de ise partinin karar mekanizmaları yapar, istifa istenir veya görevden alınır.
AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, parti içinde teşkilat değişimini ‘Mental Yorgunluk’ olarak tanımlayarak başlattı.
Şimdi bu mental yorgunluk içinden çıkanlar, milletvekili aday adaylığı başvurusu sırasına girdiler.
Yani sanıldığı gibi yorgun değiller.
Yani varsa bile yorgunlukları bir iki hafta içinde gitti.
Yani milletvekili adayı olma düşüncesi onlara yeni bir siyasi güç kattı.
Sanki !
Bu arada, aday adaylık başvurusunu yaparken çevresine toplayabildiği kadar insan toplayarak, herkes beni istiyor izlenimi vermeye çalışan adayların durumları var.
Onların durumları mental yorgunlukları geçenler kadar vahim.
Birileri bu gösteriyle güçlü olduğunu anlatmaya çalışanlara sayı saymayı öğretmesi, İzmir’de 3 milyonun üzerinde seçmenin olduğunu söylemesi gerekiyor.
Bu siyasi izlenimi bir kenara koyarsak, ‘Ben de Aday’ım diyen bütün aday adaylarına, partileri tarafından aday gösterilen herkese şimdiden başarılı bir seçim diliyorum.